Emekli aldığı maaşla gün sayıyor, ayın ortasını getiremiyor. Asgari ücretli, maaşını daha cebine koymadan faturalarla, pazarla, marketle boğuşuyor. Fileler boş, poşetler yarım. Şimdi bir de ekmek zamlandı… Vatandaşın sabrı taşma noktasına geldi.
Üstelik bu zam tam da okulların açıldığı haftaya denk geldi. Zaten çocuğuna defter, kitap, kıyafet, servis ücreti vermekte zorlanan aileler; şimdi eve ekmeği daha pahalıya sokmak zorunda. Bir anne babanın derdi, “Çocuğuma yarın ne yedireceğim, okul masrafını nasıl karşılayacağım?” oldu.
Sayın Valim, değerli yöneticiler; halk gerçekten nefes alamıyor. Emekli ayakta kalmaya çalışıyor, çalışan ise geleceğe dair umudunu kaybediyor. Fırının önünde ekmeğin gramajını, fiyatını soran vatandaş aslında şunu söylüyor:
“Artık gücümüz kalmadı.”
Elbette fırıncıların da maliyeti var. Un pahalı, doğalgaz faturası kabarık. Ama çözüm, her defasında faturayı vatandaşa kesmek olmamalı. Devlet, böylesi zor zamanlarda halkının yanında olmalı.
Çözüm için adımlar atılabilir:
Fırıncılara un ve maya desteği sağlanmalı.
Enerji maliyetlerinde indirim uygulanmalı.
Belediyeler halk ekmek uygulamalarını yaygınlaştırmalı.
Dar gelirliye ve emekliye doğrudan gıda desteği verilmeli.
Okulların açıldığı dönemlerde ailelere ek eğitim desteği sağlanmalı.
Kısacası çözüm mümkün. Yeter ki vatandaşın yükü hafifletilsin.
Çünkü bugün ekmeğe yapılan zam, sadece bir fiyat artışı değildir. Sofradaki ekmek küçüldükçe, milletin umudu da küçülüyor.
Ve bu çığlık bazen bir emeklinin dilinden yükseliyor:
“Yıllarımı bu ülkeye verdim, şimdi torunuma harçlık veremez hale geldim.”
Bazen de bir annenin gözyaşına karışıyor:
“Çocuğuma okul çantası aldım ama içine koyacak beslenmeyi düşünüyorum.”
İşte ekmeğe yapılan zam, tam da bu yüreklerin feryadıdır.
Unutmayalım: Güçlü devlet, halkına yük bindiren değil, yükünü hafifleten devlettir.