Bir öğle arasında sahilde yürüyorsunuz. Karnınız acıkmış, burnunuza bir kebap kokusu çalınıyor, gözünüz menüye takılıyor. Sonrası mı?
Bir tabak yemeğe 300-400 lira yazıyor. İçeri girmeye niyetiniz varsa bir maaşınızın dörtte birini gözden çıkarmanız gerekiyor.
Burası ne İstanbul, ne de Bodrum. Burası Kdz Ereğli.
Türkiye genelinde yaşanan ekonomik sıkıntılar, Ereğli’de de artık doğrudan hissediliyor. Üstelik sadece dar gelirli değil, orta halli vatandaş da artık dışarıda yemek yemeyi “aylık plan” haline getiriyor. Çünkü artık bir lokantaya girmek bile cesaret istiyor.
Bir dönem sahil şeridinde çayını alıp saatlerce oturabildiğimiz mekanlar bugün adeta elit kulüplere dönüştü. Her şeyden önce, mekân sahiplerinin en büyük savunması yüksek kira. Doğru. Ancak bu kira artışları halkın sırtına bu kadar acımasız şekilde yüklenmek zorunda mı?
Bir yemeğe 3 kat fiyat koyan esnaf, "zam geldi" diyerek bu işin içinden sıyrılamaz. Hele ki hizmet kalitesi aynı yerinde sayarken...
Yüksek Kira = Yüksek Menü mü?
Kdz Ereğli’de kiralar aldı başını gitti. Sahil kesimi, merkezi caddeler, çarşı içi derken metrekare fiyatları İstanbul’un bazı semtleriyle yarışır hale geldi.
Hâl böyle olunca işletme sahipleri, tüm maliyeti vatandaşa yükleyerek menü fiyatlarını “uçuran” bir sistem kurdu.
Kirasını ödeyemeyen kapanıyor, kalanlar da fahiş fiyatlarla ayakta kalmaya çalışıyor. Sonuç: Olan yine vatandaşa oluyor.
Peki Ya Ev Kiraları?
Bu tablo sadece restoran ve kafe fiyatlarıyla sınırlı değil. Aynı şekilde, konut kiraları da akıl almaz seviyelere ulaştı.
Bir zamanlar sahil bandında, merkez mahallelerde, hatta arka sokaklarda bile makul fiyata ev bulunabilirken; bugün 2+1 bir dairenin kirası 10-15 bin liradan başlıyor.
Bazı semtlerde 20 bin lirayı geçen rakamlar, dar gelirli ailelerin kentte yaşamasını neredeyse imkânsız hale getiriyor. Üniversite öğrencileri oda paylaşmadan ev tutamaz, yeni evlenen çiftler bir ev kuramaz durumda.
Ev sahipleri "benim giderim arttı" derken, kiracı nereye gideceğini bilemez halde. Sabit gelirli vatandaş, ya şehir merkezinin dışına itiliyor ya da borçla ayakta kalmaya çalışıyor.
Kdz Ereğli gibi yaşaması keyifli, deniziyle doğasıyla güzel bir şehirde yaşamak neden bu kadar ağır bir yüke dönüşsün?
Peki ya Denetim Nerede?
Belediye ve Ticaret Bakanlığı’nın zaman zaman yaptığı denetimlerin etkisi ne kadar kalıcı? Etiket kontrolü yapılıyor, ama vatandaşın cebine dokunan bu kriz geçici bir masa ziyaretiyle çözülemez.
Yemek yemek temel ihtiyaç, barınmak da öyle. İkisinin de lüks sayıldığı bir düzende sağlıklı bir toplumsal hayat kurulamaz.
Birlikte Ayağa Kalkmalı
Kdz Ereğli halkı olarak, hem vicdanlı esnafa sahip çıkmalı, hem de fırsatçılıkla fiyat şişiren anlayışa sessiz kalmamalıyız.
İşletmeci kazanacak elbette, ama vatandaş da karnını doyurabilecek. Ev sahibi kazansın, ama kiracı da yuvasında huzurla oturabilsin.
Bu şehirde yaşamak sadece manzaraya bakmakla olmaz, o manzaranın içinden geçen hayatı yaşamak da gerek.
Kdz Ereğli’yi yaşanabilir kılmak; sadece beton, yol, proje ile değil, sofraya uzanan bir çatalın ve bir evin kapısının hakkıyla da ilgilidir.
Yetkililere çağrımızdır:
Denetimler göstermelik olmamalı, sürekli ve etkili olmalı.
Kira artışlarına ve fahiş fiyatlara karşı yerel çözümler, ortak akıl ve denge politikaları oluşturulmalı.
Yoksa Ereğli, sadece yüksek binaları ve deniz manzarasıyla değil, sessiz isyanların şehri olmaya da aday olur.