Türkiye’nin dört bir yanında aynı ses yankılanıyor: “Geçinemiyoruz!”
İşveren mutsuz, işçi mutsuz, emekli mutsuz, çiftçi mutsuz…
Eskiden her evde bir umut vardı, şimdi o umut yerini derin bir çaresizliğe bırakıyor.
Bugün kiminle konuşsan, aynı dert: “Faturayı ödedim, mutfakta tencere kaynamıyor.”
Gerçekten de artık bazı şeyler yanlış gidiyor.
Gidişat böyle devam ederse, çok acı tablolarla karşılaşmamız işten bile değil.
İntihar eden babaları, dedeleri haber bültenlerinde görmeye başladık, daha da sık göreceğiz.
Bu millet sabırlıdır, ama sabrın da bir sınırı vardır.
Şatafat Yerine Şefkat Gerek
Bugün artık milletin istediği yeni yollar, devasa binalar, dev projeler değil;
sofrasına koyabileceği bir tabak yemek, evine götürebileceği biraz huzur.
Gerekirse şatafatlı devlet binaları, lüks araç ihaleleri, gösterişli açılışlar bir süreliğine durdurulmalı.
Bu milletin önceliği artık “gösteriş” değil, “geçim”dir.
Emekli bir amca markette fiyatları görünce elindeki sütü geri bırakıyor, asgari ücretli bir anne çocuğuna mont alamadığı için gözyaşını içine akıtıyor.
Bu insanlar devletten çok bir şey istemiyor:
“Yalnız olmadığımızı bilelim, biraz nefes alabilelim” diyorlar.
Devletin itibarı, betondan yapılan binalarda değil, vatandaşın duasında saklıdır.
Tasarruf, önce devlet kapısından başlamalı.
Şatafatlı makam araçları yerine mütevazı araçlar, lüks otel toplantıları yerine halk kahvehanelerinde içilen bir bardak çay…
İşte o zaman halk “Evet, devlet beni görüyor.” der, “Partim hâlâ benim yanımda.” der.
Unutmayalım ki bu millet, lüksü değil adaleti ister.
Büyük binalarla değil, büyük bir vicdanla yönetilmek ister.
Bir sofrada paylaşılan sıcak çorba, bir çocuğun yüzündeki tebessüm,
bir annenin “Allah razı olsun” duası...
İşte asıl güç buradadır.
Şefkatin olmadığı yerde devlet, devlet olmaktan çıkar.
Bir devletin büyüklüğü, saraylarının yüksekliğinde değil, fakirinin yüzündeki tebessümdedir.
Bir Zamanlar Halkın Partisiydi
AK Parti’yi AK Parti yapan en önemli özellik, halkın sesine kulak vermesiydi.
Vatandaşla iç içe olan, derdiyle dertlenen, sofraya oturan, halini soran bir anlayış vardı.
Ama son yıllarda bu bağ zayıfladı.
Sahadan gelen sesler artık yukarıya ulaşmıyor.
Vatandaşın feryadı, tabelalarda asılı “halkın partisi” sözünün gölgesinde kayboluyor.
Parti teşkilatları, belediyeler, milletvekilleri yeniden sahaya inmeli.
Halkın kalbine dokunmalı, dinlemeli, anlamalı…
Çünkü kaybedilen sadece oy değil, güvendir.
Ve güven, bir kez giderse kolay kolay geri dönmez.
Kış Kapıda, Cüzdanlar Boş
Kış kapıya dayandı, faturalar katlandı.
Bir vatandaş doğalgazını, elektriğini, internetini, telefonunu ödedikten sonra cebinde bir kuruş kalmıyor.
Peki bu insanlar ne yiyecek, ne içecek?
Bir de üniversitede okuyan çocuğu varsa, o ev nasıl dönecek?
Artık kimse “sabredin” demesini istemiyor.
Çünkü sabır da aç karna bitiyor.
Bu milletin artık nasihate değil, çözüme ihtiyacı var.
Eğitimcinin Dramı
Bir arkadaşımın gönderdiği haber, içimi dağladı.
Bir ücretli öğretmen, sosyal medya hesabından şu satırları paylaşmış:
“Bu ay 12 bin 257 lira maaş aldım.
Bu parayla nasıl geçineceğimi düşünüyorum.”
Bir öğretmen geçinemiyorsa, bir emekli pazar filesini dolduramıyorsa, bir işçi evine ekmek götürmekte zorlanıyorsa, orada kalkınmadan söz etmek mümkün değildir.
Sandığın Sinyali
Artık gittiğim her yerde, oturduğum her sohbette aynı cümleyi duyuyorum:
“Bu gidişle sandığa gitmem.” Ya da “Cumhurbaşkanımıza oy veririm ama milletvekilliğinde muhalefete.”
Bu cümleler bir öfke değil, bir uyarıdır.
Halk hâlâ umudunu tamamen kaybetmiş değil, ama sabrının son noktasında.
AK Parti bir an önce halka yüzünü dönmeli, halkın sesine kulak vermeli.
Aksi takdirde, yerel seçimde alınan uyarı, genel seçimde bedele dönüşür.
Son Söz: Halkın Yanına, Yeniden
Bu millet güçlü, inançlı ve vefalıdır.
Ama bir milletin duası kaybolursa, hiçbir iktidar ayakta kalamaz.
Bugün yapılması gereken, halka sırt dönmek değil, halkın yanına yeniden dönmektir.
Halkın sofrasına umut, yüreğine güven koyan bir anlayış, yıkılan güven duvarlarını yeniden inşa eder.
Unutmayalım:
Devletin gücü halkın duasındadır.
O dua kaybolursa, en sağlam binalar bile bir günde yıkılır.