Yıllardır siyasetin içinde olmuş, köy köy, mahalle mahalle gezmiş biri olarak söylüyorum: Kdz. Ereğli’nin, beldelerinin ve köylerinin her taşını, her insanını bilirim. Zonguldak’ın nabzını, masalarda değil; köy kahvesinde, pazar tezgâhında, çay ocağında okursunuz.
Bugün geldiğimiz noktada, açıkça söylemek gerek: Yıllarca AK Parti’ye gönül veren, özellikle kırsalda yaşayan emekli, çiftçi ve asgari ücretli, artık kendini eskisi kadar yakın hissetmiyor. Çünkü AK Parti ile halkın arasına görünmez bir duvar örüldü.
Rahmetli Necmettin Erbakan Hocam, mekanı cennet olsun; emekliye yüzde yüz zam yaptığında bunu sadece bir maaş artışı olarak değil, gönül kazanmak olarak görmüştü. Sahayı okumuş, halkın sesine kulak vermişti. O yüzden de sevgi ve güven bağı güçlenmişti.
Peki bugün… Tüm illerden seçilen kaç milletvekili, Cumhurbaşkanımıza ulaşıp “Sayın Cumhurbaşkanım, emekli zorda, çiftçi zorda, asgari ücretli zorda… Bu konulara acil çözüm bulmamız lazım” diyebiliyor?
Şu an gündemde “Terörsüz Türkiye” var, elbette bu hepimizin temennisi. Ama vatandaşın günlük önceliği farklı. Çünkü geçim derdi artık mutfağı sarmış durumda. İnsanlar emekli maaşı ve asgari ücretle ay sonunu nasıl getireceğini, hangi faturasını ödeyebileceğini düşünüyor.
Bu yazdıklarım kesinlikle kötüleme veya karalama değil. Tam tersine, halkın sesi olma çabasıdır. Belki bir duyan, bir gören olur. Bizim görevimiz, gördüğümüzü ve duyduğumuzu aktarmaktır. Çünkü siyasetin en önemli görevi, halkın nabzını tutmak ve derdine çare aramaktır.
Zonguldak bir emekli şehri. Yıllarca çalışmış, alın teri dökmüş bu insanlar, bugün huzurlu bir yaşamı hak ediyor. Onların yüzündeki tebessümü yeniden görmek bizim elimizde. Bunun yolu ise belli: Halkı dinlemek, anlamak, gerektiğinde kendi yanlışını kabul etmek ve samimiyetle düzeltmektir.
Çünkü siyaset, seçim günü hatırlamak değil; her gün yanında olmaktır.