“Eskiden bir yastıkta kocamak dilek değil, hayatın ta kendisiydi…”
Bir yastık… Tek tabak… Tek kapı… Tek yürek…
Sonra ne olduysa oldu; yastıklar bölündü, tabaklar ayrıldı, kapılar kilitlendi… Ve biz, biz olmaktan çıktık.
Geçtiğimiz günlerde bir yazı okudum. Öyle derinden anlatmış ki, satırları adeta çocukluğumun fotoğrafı gibiydi.
“Önce yastıklarımızı ayırdılar… Sonra sofradaki tabağımızı… Ardından koca koca evlerimizi küçücük evlere böldüler. Böylelikle ne kardeşlik kaldı, ne akrabalık, ne de komşuluk.”
Eskiden yastıklarımız tekti. Düğünlerde “Allah bir yastıkta kocatsın” denirdi. Şimdi ise yastık ikiye bölündü.
Eskiden sofrada yemek ortada tek bir tabakta olurdu. Karı koca, anne baba, çocuk… Hepimiz aynı kaptan kaşıklardık. Şimdi herkesin tabağı ayrı, çatalı ayrı, hatta yemeği bile farklı…
Evlerimiz küçüktü ama yüreklerimiz büyüktü. Komşuya “çat kapı” gidilir, çay daha ocakta fokurdarken muhabbet başlardı. Yaz akşamlarında kapı önlerinde toplanılır, çocuklar sokakta oynarken büyükler lafın belini kırardı. Fındık iç edilir, mısır soyulur, mısır ufalanırdı. El birliğiyle yapılan işler, şenlik havasında geçerdi.
Menfaat, Samimiyetin Yerine Geçti
Şimdi mi? Yardım etmenin yerini yevmiye aldı. İmeceler, defterlere yazılan hesap kitap oldu. Komşuluk, akrabalık… Sanki hepsi elden gitti.
Ve bir de… O bitmeyen gerginlik… İnsanımız mutsuz, öfkeli, sabırsız… Neyi paylaşamıyoruz? Neden birbirimize bu kadar kırgınız?
Aynı Gemideyiz
En acısı ise kutuplaşmamız…
Siyasi düşüncelerimizi, insanlığımızın önüne koyduk. Oysa sağcı da bizim, solcu da… AK Parti de bu ülkenin, CHP de… Hepimizin vatanı tek, bayrağı tek, toprağı tek!
Deprem olur, sağcı–solcu demez; hepimiz aynı enkazın başında can kurtarmaya koşarız.
Sel olur, hep birlikte çamura girer, yaraları sararız.
Yangın olur, omuz omuza kovayı taşırız.
Acıda birleşebiliyoruz da, neden günlük hayatta yan yana duramıyoruz?
Bir gün hepimiz bu dünyadan göçüp gideceğiz. Ne mal, ne makam… Geriye sadece paylaştığımız ekmek, söylediğimiz güzel söz, uzattığımız el kalacak.
O yüzden gelin, o “bir tabaktan yemek yediğimiz” günleri, o “bir yastıkta kocadığımız” sevgiyi yeniden hatırlayalım. Sofralarımızı da, gönüllerimizi de, sevinçlerimizi de yeniden paylaşalım.
Unutmayalım:
Birlik varsa umut vardır.
Beraberlik varsa güç vardır.
Sevgi varsa huzur vardır.
Ve o güzel günler… Hâlâ çok yakın, yeter ki kalplerimizin kapısını yeniden aralayalım.